Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Nisan 2013 Pazar

Kanserli Genç,Erdoğan Bayraktar ve Oğuz Atay

Üniversite öğrencisi bir genç ,çağımızın vebası kansere yakalanmış ve bir devlet büyüğü olarak gördüğü bakandan yardım istiyor."İlaç masraflarımı karşılayamıyorum devlet,tedavimi yaptırsın" diyor.Bakan dilenciye verir gibi cebinden para çıkarıp genç kızın cebine sokuşturuyor. "Benim istediğim bu değil" diyen vatandaşa kızarak "başka ne yapabilirim ki"  diyor.Genç kız taşıdığı hastalığın kederi yetmiyormuş gibi bir de dilenci yerine konduğu için dayanamayıp ağlayarak uzaklaşıyor.

Kanserli gencin şahsında durumu ele alacak olursak aslında bütün Türkiye yıllardır dilenci yerine konuluyor.Barınma, beslenme ve diğer ihtiyaçlarını karşılayamayan vatandaşların ihtiyaçları sosyal devlet tarafından karşılanması gerekirken son on yılda uygulanan neo liberal politikalar ile sosyal yardımlar keyfi duruma getirilerek seçimden seçime yapılan yardımlara dönüştürülüyor yani sosyal devlet yerini sadaka devletine bırakıyor.Erdoğan Bayraktar'ın bu yaptığı,hükümeti tarafından bizzat yıllardır vatandaşlara yapılıyor.

Faturasını ödeyemediği için elektiriği kesilen,sigorta primini yatıramadığı için hastaneye gidemeyen, parası olmadığı için temiz su içemeyen vatandaşlar yıllardır feryat ediyorlardı ve bundan sonra da etmeye devam edecekler.Sosyal devlet yerini neo liberal devlete bırakıyor ve bunun sonucunda serbest piyasa toplumu öngörülüyor.Bu toplumda,ahlak dahil her şeyin fiyatı serbest piyasada belirleniyor.


Devlet yol,su,elektrik,sağlık vb hizmetleri vatandaşlarına sunmak için vergi alıyor.Vatandaşların bu hizmetleri almak için verdikleri vergi yetmiyormuş gibi bu hizmetleri kullanmak için de ayrıca katkı payı ve fatura ödemeleri devletin vergi toplama meşruluğunu ortadan kaldırmaktadır.Bu hizmetleri kullanmak için vatandaşlar ayrıca katkı payı ve fatura ödeyecekse vatandaşlardan alınan vergiler nereye gitmektedir ? sorusunu vatandaşlar,politikacılara sormayı ihmal etmemeliler.

Ama vatandaş politikacıyı göremiyor ki bu soruları da sorsun.Politikacılar gözlüklerinin arkasından bir böcek gibi halka bakarken halk onlara sesini duyurmak istediğinde etten duvarlarla karşılaşmakta ve çok ısrar ettiği zaman şiddete maruz kalmaktadır.Siyasetçiler 
sadece kendi yandaşlarını dinliyormuş gibi yaparken bu resimlerini çekip medyaya yayınlatarak
iyi siyasetçi profili çizmektedirler.

"Ananı da al git" , "hadi bir takla at da görelim" ve "al şu parayı sakın düşürme,senin için yapabileceğim başka bir şey yok" diyen bu siyaset anlayışına en güzel cevabı Oğuz Atay, kırk bir yıl önce şu cümlelerle vermektedir.

"Sen beni dinleyeceksin sayın yetkili benim reyimle oraya geldin bana kulak vereceksin yanımdan hışım gibi özel muhafızların ve kurşun işlemez camlı arabalarınla rüzgar gibi geçmeyeceksin öyle sahte bir samimiyet de istemiyorum benimle el sıkışırken resimler çektirmen gereksiz buyurun evladım sizi dinliyorum diyeceksin" ***



***Alıntı: Oğuz Atay,Tutunamayanlar sayfa 510-511 
                   

                                                                        

                                                                                mütecessis seyyah (KapkaraMizah) on Twitter

                                                                                15.04.2013   Pazartesi






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder