Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

4 Mart 2013 Pazartesi

Düğümlere Üfleyen Kadınlar,Arap Bahar'ı ve Türkiye



Ortadoğu'da Arap Baharı denen bir süreç gelişti ve bizler bunu medya'nın bize yansıttığı kadarıyla

gözlemledik.Aramızda gösterilen'in gerçekleşenden farklı olduğunu düşünen külyutmazlar da vardı

ve  Ece Temelkuran da bunlardan biriydi.Gazetecilik mesleğinin de gereği olarak olanları yerinde 

gözlemlemek için Ortadoğu'ya gitti,gözlemledi.Sıra olanları anlatmaya gelmişti ama kitap okuma

oranlarının yerlerde süründüğü bir ülkede yaşıyordu,olanları yine kitap yoluyla fakat eğlenceli bir

çeşidi olan roman ile anlatmayı tercih etti.Aslında televizyon dizisiyle ifadesi,dizi müptelası halkımıza 

durumun daha kolay anlatılmasını sağlayabilirdi ama Ece Temelkuran nihayetinde senarist değil

yazardı ve Türkiye'deki koşullar göz önüne alındığında çalıştığı gazeteden ayrılmak zorunda bırakılan

birinin senaristliğini yaptığı bir diziyi yayınlamak her kanal sahibinin göze alabileceği bir şey değildi.

Bütün bunların "Düğümlere Üfleyen Kadınlar" roman'ının okuyucuyla buluşmasına vesile  olduğunu 

düşünüyorum.



"Kolonyalizm ne acayip şey diye düşünüyordum kruvasana bakıp bakıp.Çölün ortasında niye

kruvasan yiyiyoruz ki biz? Bu insanların kendi emekleri vardı herhalde Fransız sömürgecilerden

önce.Ekmeklerini nasıl unuttular? Ne zaman? Ekmeklerini unutanlar tanrılarını da unutur mu bir

parça? Ekmeğin tanrının kırıntısı olduğunu göz önüne alınırsa..." *** 


Ece Temelkuran'ın bu cümledeki sarsıcı tespiti aslında bütün olanları açıklamaya yetiyor.Arap

Baharı'nın bütün gizemi sömürgeciliğin farklı bir versiyonunun uygulanıyor olmasındaydı.Geçmişte

kruvasanı bu topraklara benimseten güç bugün 2008 yılında kriz'e giren sistemini canlandırmak için 

Ortadoğu'da bir savaş'a ihtiyaç duyuyordu ve bunu kendi elleriyle yapmak yerine suya sabuna

dokunmadan Ortadoğu'daki ülkelerin mevcut dinamikleriyle yapmayı öngörüyordu çünkü Abd 2003

yılında "demokrasi" götürdüğü Irak'tan halen çıkamamıştı.Arap Bahar'ının estiği ülkelerde diktatör

olduğu söylenen liderler'in karşılarına dış güçler tarafından desteklenen muhalif ordular çıkarıldı  ve

Abd'nin Irak'ta gerçekleştirdiği yıkımı bu ordular bu rüzgar'ın estiği ülkelerde gerçekleştirdiler ve bu 

durum halen Suriye'de sürdürülüyor.


Arap Bahar'ı son bulduğunda diktatör piyonlar yerini demokrat piyonlara bırakmış olacak ve savaş

dolayısıyla yerle bir edilen bir bölge,emperyalist ülkeler'in çok uluslu şirketleri tarafından yeniden

inşa edilecek, böylece 2008'de gerçekleşen küresel kriz'in etkileri azaltılarak söz konusu ülkeler'in

petrolden elde ettiği döviz, emperyalist ülkelere  aktarılacak.


Bu bağlamda Türkiye'nin son zamanlarda Suriye'nin iç işlerine müdalale etmesindeki amacı sürecin

sonunda yaratılan milyarlarca dolarlık pastadan pay almak istemesi olarak yorumlanabilir.


Arap Bahar'ı denen süreç bir taşla birden fazla kuşun vurulması sürecidir.Üstelik bu kuşlar'ın kendi

kendilerini vurduğunu göz önüne alırsak çok maliyetsiz ve karlı bir sürecin gerçekleştiğini  

söyleyebiliriz.


Belki de Arap Baharı'nın tek iyi tarafı, Arap Halk'ının isyan ve itiraz etmeyi öğrenmiş olmasıdır...
                                                                                     
                                                                         
                                                                             Mütecessis Seyyah (KapkaraMizah) on Twitter
                                                                                        

                                                                            04.02.2013   




Alıntı : ***Düğümlere Üfleyen Kadınlar (sy 103)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder